Eğitimin Öteki Toplumsal Kurumlarla İlişkisi
1)Ekonomi ve Eğitim
Toplumların tarihleri incelendiğinde, genellikle ekonomi ve eğitimdeki gelişmelerin birlikte gerçekleştiği görülür. Ekonomik gelişme için gerekli olan teknolojiyi üretme ve insan gücü yetiştirme işlevlerinin eğitim kurumlarınca yürütülmesi, eğitim ile ekonominin karşılıklı etkileşimde bulunmasına neden olmaktadır. Ekonomisi avcılık ve toplamacılığa dayalı olan ilkel toplumlarda ekonomi için gerekli olan temel öğe beden gücüdür. Teknolojinin oldukça sınırlı olduğu bu tür ekonomik sistemlerin ağırlık taşıdığı toplumlarda, formel eğitim kurumlarının oluşmadığı söylenebilir.Bu toplumlarda birey, ekonomik sisteme katkıda bulunması ve kendi yaşamını sürdürebilmesi için gerekli davranışları aile ve akraba kümesi içinde öğrenebilir. Başka bir deyişle, bu toplumlarda bireyin eğitilmesi işlevini büyük ölçüde aile kurumu üstlenmiştir.
Ekonomisi tarıma dayalı toplumlarda, beden gücünün yerini hayvan gücü almış ve insanların doğadan daha iyi yararlanmalarını sağlayan teknoloji gelişmeye başlamıştır. Tarımda teknolojiye dayalı üretim araçlarının kullanılmasıyla birlikte bu araçların yapımı ve onarımı ile uğraşan zanaatkârlık statüsü ortaya çıkmıştır. Toplumun gereksinimi olan zanaatkârların yetiştirilmesi, mesleğinde usta olan kişilerin, kendilerine yardımcı olarak seçtikleri kişilere sahip oldukları bilgi ve becerileri aktarması yoluyla sağlanmıştır. Usta- çırak ilişkisi olarak adlandırılan bu ilişki giderek formel eğitim biçimine dönüşmüştür. Ayrıca, tarımda üretim araçlarının gelişmesi ile üretimde artış sağlanmış, elde edilen üretim fazlasının dağıtımı ile uğraşan tüccar statüsü ortaya çıkmıştır. Ekonomideki bu gelişmeler, okuma, yazma, muhasebe gibi temel becerilere sahip insan gücü yetiştiren ilk ve orta düzeydeki okulların açılmasını zorlayıcı bir etken olmuştur.
Ara insan gücünü yetiştirecek okulların açılmasında zorlayıcı etken ne olmuştur?
Endüstrileşme ile birlikte ekonomik sistemde tarım işçisinin yerini, fabrika işçisi almıştır. Fabrikalarda çalışan işçilerin en azından okuma yazma bilme gerekliliği ilköğretimin yaygınlaştırılmasını getirmiştir. Ayrıca aile büyüklerinin ev dışında çalışmaya başlamaları, aile içindeki eğitimi büyük ölçüde aksatmıştır. Bu gelişmeler doğal olarak eğitim kurumlarının gelişip, önem kazanmalarına neden olmuştur. Endüstrileşme ile birlikte uzmanlaşma gereksinimi ilk ve orta dereceli okulların yanı sıra yüksekokulların da gelişmesini zorunlu kılmıştır.
Endüstri sonrası toplumlarda ise, insan gücünün yerini büyük ölçüde makineler almış, nitelikli insan gücü ile teknolojik gelişmelere katkıda bulunacak beyin gücüne gerek duyulmuştur. Bu durumda yüksek eğitim kurumlarının önemi artmıştır. Endüstrileşme ile birlikte insan ilişkilerinde yeni problemlerin ortaya çıkması, fen bilimlerinin yanı sıra sosyal bilimler ve yönetim alanında eğitim veren kurumların da yaygınlaşmasını sağlamıştır.
2)Siyaset ve Eğitim
Eğitimi etkileyen kurumlardan bir başkası da siyasettir. Devlet, siyasi partiler, hükümet, belli başlı siyasal kurumlardır. Siyasal kurumlar, ulus bilincinin gelişmesi ve devlet sisteminin oluşmasıyla toplumsal yapıda rol oynamaya başlamışlardır. Devlet yönetimini üstlenen siyasal kurumlar, eğitimin gelişmesine ve değişmesine en çok etkide bulunan kurumları oluşturur.Her toplumda, devlet yönetimini üstlenen siyasal kurumlar, eğitim yoluyla toplumdaki bireylere kendi siyasal ideolojilerini benimseterek var olan düzeni koruyan ve ulusal bütünleşmeye katkıda bulunan vatandaşlar yetiştirmeye çalışır. Bunu sağlamak için de büyük ölçüde eğitim kurumlarından yararlanırlar. Toplumdaki bireylerin yetiştirilmesi ve biçimlendirilmesinde önemli rol oynayan eğitim kurumları, çeşitli etkinlikler ve derslerle, öğrencilere ulusal değer ve simgeleri öğreterek onlarda ulus bilincinin gelişmesine ve temel siyasal ideolojiyi benimsemelerine katkıda bulunurlar. Bu işlevlerinden ötürü, ülkelerin çoğu eğitim kurumlarının yönetiminde merkeziyetçi yaklaşımı tercih etmektedirler. Eğitim kurumlarının ulusal bir nitelik taşıdığı bu ülkelerde, siyasal kurumlar eğitimin temel amaçlarının belirlenmesinde ve eğitim etkinliklerinin denetlenmesinde etkin rol oynar. Ayrıca nerede, hangi nitelikte, kaç okul açılacağı gibi kararlar da siyasal kurumlarca alınır.
Eğitimin siyasal kurumlar üzerindeki etkisi daha çok gelişmekte olan ülkelerde gözlenmektedir. Bu ülkelerde eğitim kurumlarındaki köklü değişiklikler ve hızlı gelişmeler, politik kurumların etkisi ile gerçekleşir. Politik kurumlarda yer alan kümeler hem ulusal bütünleşmenin sağlanması hem de ekonomik kalkınma için gerekli insan gücünün yetiştirilmesi için eğitim kurumlarının geliştirilmesine önem verirler.
Eğitimin siyasal kurumlar üzerindeki etkisinin neden daha çok gelişmekte olan ülkelerde görüldüğünü düşünüp, tartışınız.
Ülkemizde de cumhuriyetin ilanından sonra, eğitim alanında yapılan köklü değişiklikler ve eğitimin yaygınlaştırılması için gösterilen çabalar büyük ölçüde siyasal kurumların etkisi ile gerçekleşmiştir. Bu etkinin günümüzde de devam ettiğini söylemek olanaklıdır. Eğitim kurumlarında yapılan önemli değişiklikler siyasal partilerce gerçekleştirilmektedir.
3)Din ve Eğitim
Tarih boyunca tüm toplumlarda görülen din; toplumların ekonomik, politik ve sosyal etkinliklerinin düzenlenmesinde önemli rol oynamıştır. Eğitimin gelişimi incelendiğinde de ilk formel eğitimin dini kurumlarda verilmeye başlandığı görülmektedir. Sümer, Elam, Eti gibi eski çağlarda kurulmuş devletlerde, tapınakların çoğunun birer okul durumuna getirildiğini gösteren izlere rastlanmıştır. Müslümanlık ve Hıristiyanlık gibi tek tanrılı dinlerin ortaya çıkması ve güçlenmesiyle birlikte eğitim kurumları, cami ve kiliselerin yanında yer almaya başlamıştır.Dini kurumların egemen olduğu ortaçağda, bu kurumların yanında yer alan okulların kuruluş amacı din adamı yetiştirmekti. Ancak bu dönemde, devlet yönetiminde de dini kurumlar etkin rol oynadığı için yöneticilerin ve yüksek düzeydeki devlet memurlarının yetiştirilmesi işlevi de bu kurumlarca üstlenilmiştir. Halka açık olmayan ve yeterince yaygınlaştırılmayan bu kurumlar, öğrencilerini toplumdaki seçkin ailelerin arasından seçmekteydi.
Laik eğitim kurumlarının açılması ne gibi gelişmeler sonucunda gerçekleşmiştir?
Dini kurumlardan ayrı, laik eğitim kurumlarının kurulması; ticaretin gelişmesi ve endüstrileşme sonucunda ekonomik kurumların güçlenmesiyle olmuştur. Dini eğitim kurumlarının gelişen ekonomik ve politik kurumların gereksinimi olan sayıda ve nitelikte insan gücü yetiştirmede yetersiz kalması ve değişen ekonomik ve politik koşullara uyum sağlayamaması sonucu yeni laik eğitim kurumları açılmaya başlanmıştır. Laik eğitim kurumları yoluyla eğitimin yaygınlaşması da sağlanmıştır.
Ülkemizde, din ve devlet işlerinin birlikte yürütüldüğü Osmanlı İmparatorluğu Döneminde eğitim kurumları uzun yıllar dinin etkisi altında kalmıştır. Orduda yenileşme hareketleriyle birlikte batıdan örnek alınarak ilk laik okullar açılmaya başlanmıştır. Eğitimin dinden köklü bir biçimde ayrılması ise, 3 Mart 1924 yılında çıkarılan “Tevhid- i Tedrisat Kanunu (Öğretimi Birleştirme Yasası) ” ile sağlanmıştır.
4)Aile ve Eğitim
Aile çocuğun doğuştan üyesi olduğu en küçük toplumsal kurumdur. Çocuk ilk toplumsal davranışları aile üyeleri ile etkileşim kurarak ve onları taklit ederek öğrenir. Başka bir anlatımla çocuğun toplumsallaşması ailede başlar.Tüm toplumlarda toplumun sürekliliğini sağlayan çocukların bakımı ve eğitimi önem taşımaktadır. İlkel ya da ilkele yakın toplumlarda aile aynı zamanda kendi kendine yeterli ekonomik birim olduğu ve bu toplumlarda yeni kuşaklara aktarılacak kültürel birikim sınırlı olduğu için çocuğun eğitimi aile içinde gerçekleşmektedir.
Ekonomik yönden kendi kendine yeterli ailelerde ekonomik etkinlikler aile üyeleri arasındaki işbölümü ile yürütüldüğünden bu tür ailelerde çocuklar küçük yaştan başlayarak aile içi etkinliklerde üzerine düşen görevleri yapmaya başlarlar. Erkek çocuklar babaları ile ava giderek ya da tarlada çalışarak; kız çocukları ise ev içindeki etkinliklerde, kardeşlerinin bakımında annelerine yardım ederek aile ve toplum içindeki rollerini öğrenirler. Bu tür toplumlarda bilgi ve teknolojik birikim sınırlı olduğu için çocuk toplumsal ve ekonomik etkinliklere katılarak, bu etkinlikler sırasında büyüklerini gözleyerek toplumun kültürel özelliklerini kazanabilir.
Ekonomik birim niteliğindeki aileler, endüstrileşme ile birlikte neden yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır?
Ekonomik birim niteliğindeki aileler endüstrileşme ile birlikte yavaş yavaş ortadan kalkmakla birlikte, günümüzde ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde varlığını sürdürmektedir. Ülkemizde de, özellikle geri kalmış bölgelerimizin kırsal alanında, bu tür aile yapısına rastlamak olanaklıdır. Geniş aile olarak nitelendirilen bu aileler anne- baba- çocuklar; çocukların eşleri ve çocukları, anne ya da babanın kardeşleri, eş ve çocuklarını içine almaktadır. Bu ailelerde erkek çocuklar küçük yaştan itibaren tarım işlerini babalarından öğrenerek çalışmaya başlarlar. Çocuk ekonomik bir güç olduğu için aile üyeleri çocuğun eğitim kurumlarına devam etmesini istemez ve çocuğun eğitimi, ailesince gerçekleştirilir.
Günümüzde çocuğun eğitimi işlevi büyük ölçüde eğitim kurumlarınca yürütülmektedir. Öyle ki birçok ülkede çocuğun 6- 7 yaşından başlayarak eğitim kurumlarına devamı zorunlu duruma getirilmiştir. Bu gelişmelere karşın, ailenin çocuğun eğitimi işlevini bütünüyle bıraktığı söylenemez. Çocuk aile içinde okulda öğrenmediği pek çok bilgi, beceri, yetenek ve tutum kazanabilir. Aile çocuğa özellikle ailenin bağlı olduğu değerleri, tutumları ve ait olduğu alt kültürün özelliklerini öğretir. Her aile çocuğuna aile üyelerince benimsenen değerleri, tutumları çoğunlukla bilinçli bir biçimde kazandırmaya çalışır. Bu nedenle aile içinde çocuğa verilen eğitim, yarı formel eğitim olarak kabul edilebilir.
etik değerler düşünüldüğünde bu yazdığınız yazılarda kaynakça belirtirseniz sevinirim.
YanıtlaSil