21 Nisan 2013 Pazar

HALEPÇE KATLİAMI



HALEPÇE KATLİAMI
  • Halepçe; Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentine bağlı ve İran sınırında bulunan bir kenttir. Ayrıca Kuzey Irak’ın İran sınırına 15 km, başkent Bağdat’ın 241 km kuzeydoğusunda bulunan bir kent olarak da bilinir. 75.000 civarında olan kentin nüfusunun çoğu Kürtlerden oluşuyordu. Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bir parçasıdır.

·        Kürtlerin yerleşim yeri olan bu kent, tarihte Kürt başkaldırılarının da önemli bir merkezi olarak bilinir. 22 Eylül 1980’de İran-Irak savaşı başladı. İran, Irak’a karşı Barzani’nin başkanlığını yaptığı PDK’yi destekliyordu. Kürt grupları, özellikle Talabani ve Barzani, zaman zaman birbirleriyle çatışıyorlardı.

·        Talabani önderliğindeki YNK hem İran hem de PDK karşısında savaşıyordu. 1984 yılında Barzani’nin arabuluculuğu ile Talabani ve İran bir anlaşma yaptılar. Anlaşma gereği, Irak’ın toprak bütünlüğüne bağlı kalmak şartıyla, Saddam devrilene kadar, İran’ın verdiği destek kabul edilecekti. Bu sürecin sonunda bütün Kürt grupları Şam’da toplanarak bir protokol imzaladı. Hiçbir Kürt örgütü, kendisini destekleyen devletin yanında diğer Kürt örgütlerine karşı savaşmayacaktı. İran karşısında güç yitiren ve karşısında kendi rejimini tehdit eden, birleşerek güçlenen Kürt hareketini gören Saddam Hüseyin’in çaresi Halepçe katliamı olmuştu.

·        Saddam Hüseyin'in 23 Şubat - 16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-Enfal Harekâtı'nı şiddetlendirdiği dönemde Mart ayının ortasında İran ordusu Zafer-7 Harekâtı adlı genel taarruzu başlattı. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'ne bağlı Peşmergeler de İran Ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasına girdi ve isyan başlattı. 14 Mart günü İran’ın da desteğiyle peşmerge gücü halepçeye girdi ve kenti ele geçirdi. Halkta büyük sevinç yaratan bu gelişme, Irak ordusunun Halepçe’den tamamen çekilmesini de beraberinde getirmişti.
·         Halepçe iki gün boyunca özgürlüğün tadını çıkardı. Kürt bölgelerindeki çarpışmalar durmuş, İran ile Irak arasındaki karşılıklı top atışları ise sürüyordu. Bu dönemde iki ülke arasında savaşın durdurulmasına yönelik girişimler de başlamıştı. Ancak henüz bir sonuca ulaşılmamıştı.
·        Kürt bölgelerindeki başkaldırıların yoğunlaşması üzerine Saddam rejimi, ciddi bir panik yaşamaya başlamıştı. Ayrıca Saddam Hüseyin İran ordusunun ilerleyişini durdurmak için Irak Ordusunun Kuzey Cephesi Komutanı olan Korgeneral Alî Hasan al-Majîd al-Tikritî'ye (batı medyası tarafından 'Kimyasal Ali' lakabı ile bilinir) zehirli gaz bombaları kullanmayı emretti.
·        15 Mart günü bilinmeyen bir nedenden peşmerge gücünün büyük bir bölümü Halepçe’den geri çekilmişti. Ama halen ordu güçleri ortalıkta görünmüyordu. Tarihler 16 Mart 1988’i gösterdiğinde baharın ilk günlerini yaşayan Halepçe semaları, savaş uçaklarının ürkütücü sesiyle başlamıştı güne.
·        Iki gün öncesinde yaşanan başkaldırı ve Halepçe’nin işgalden kurtarılması sevinci yerini derin bir korkuya bırakmıştı. Irak ordusunun savaş uçakları Halepçe semalarında belirmeye başlamıştı.
·        16 Mart 1988'de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MiG-23 uçağı tarafından Halepçe kasabasına bombardıman düzenlendi. Uçaklar 3 gün boyunca Kürt bölgesi olan Germiyan alanı içine giren birçok bölgeyi bombalamaya başlamıştı. Ancak Halepçe’ye atılan bombalar bu kez farklı cinstendi. Kent merkezine Hardal ve sarin gazları olarak bilinen ve elma kokulu olan kimyasal bombalar atılmıştı. Öldürücü gücü maksimum olan bu gazlar, kısa sürede kentin tamamını sarmış, can haliyle kendini sokaklara atan binlerce insanı zehirlemişti.
·        3 gün süren bombalamanın ardından kentte 5 bini aşkın kişi yaşamını yitirmiş, binlerce kişi de yaralanmıştı. Ancak Irak Savaşı'ndan sonra bölgeye giren yabancılar tarafından bu rakamın daha da büyük olduğu tespit edildi. Savaş uçakları çekildikten sonra Halepçe tam bir virane şehir haline gelirken, 75 bin civarında nüfusu olan kentin büyük bölümü boşalmıştı. Çoğu insan yakınlarının cesedini bile kaldıramadan İran sınırından bu ülkeye geçmeye çalışırken, binlerce kişi de ülkenin kuzeyine doğru gitmeye başlamıştı.

·        Halepçe’den geriye kalan ise yıkık bir şehir, gözü yaşlı insanlar, atılan kimyasal gazlardan zehirlenen bir kent kalmıştı. 19 Ağustos 1988'de Irak ve İran, ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Irak ordusu ateşkesten 5 gün sonra Halepçe'yi geri aldı ve bu işgal esnasında 200 sakinin öldürüldüğü söylenmektedir. Saddam, İran'la ateşkes yaptıktan sonra Halepçe katliamı ile, Kürtleri tam bir cezalandırmaya tabi tuttu.

·         Bu katliam ile esas olarak Irak tarafından amaçlanan, Kürtleri vurarak İran’a gözdağı vermek ve savaşı kendisine uygun bir anlaşma ile bitirmekti. Nitekim Halepçe katliamından 2 ay sonra Irak-İran savaşı bitti ve bu kirli savaş ve anlaşmadan her zamanki gibi Kürt halkı zarar gördü.
·        Her ne kadar bu katliamın baş sorumlularından birisi Saddam Hüseyin olsa da, bu kimyasal silahların ABD, Fransa, Almanya patentli olduğu daha sonra açığa çıkmıştı. Nitekim dünya ülkeleri uzun sure bu katliama sessiz kalmış ve ölen binlerce Kürt görmezden gelinmişti.

·        Saddam Hüseyin ise yapılan başkaldırıdan zaferle çıkan biri olarak, Kürtlere yönelik baskılarını artırmıştı. Halepçe ise henüz yeni doğmuş çocuğuna sarılı bir şekilde can veren anneyle çocuğunu gösteren bir fotoğraf karesiyle hafızalara kazınmış, tarihe insanlığın kara bir lekesi olarak geçmişti.

SONUÇLARI
·        Kurtulanlar Türkiye’ye sığındı
16 Mart 1988’de, Saddam Hüseyin, Kuzey Irak’taki Halepçe’de İran’ın da yardımı ile ayaklanan Kürtleri bastırmak için ordusunu devreye soktu. Kimyasal silah kullanılmasıyla tarihin en büyük trajedilerinden biri yaşandı. Üç saat süren zehirli gaz bombardımanı sonrası yaklaşık 5 bin kişi zehirlenerek ya da yanarak öldü, yaklaşık 10 bin kişi de ağır derecede yaralandı. Bu kimyasal saldırı, günümüze kadar 43 bin 753 kişinin ölümüne, 61 bin 200 kişinin de sakat kalmasına sebep oldu. Katliamdan kaçan yaklaşık 460 bin Kürt, Türkiye sınırına yığıldı. Türkiye’nin sınırları açması ile yaklaşık 51 bin kişi Türkiye’ye sığındı ve 4 yıl burada kamplarda kaldı.  
·        Orada sağ kalanlar kasabaları, köyleri ve mezraları boşaltarak derelere, ovalara, dağ eteklerine kaçtılar. Bu kaçış sırasında da bazıları açlıktan, hastalıktan bazıları ayaklar altında ezilerek bazıları da dağlardan, tepelerden ve uçurumlardan düşerek öldüler.
·        Yıllar boyu yapılan katliamın hesabı sorulmadı. Ancak ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra Baas rejiminin devrilmesi ve akabinde Saddam’ın yargılama sürecinin başlamasının ardından Halepçe katliamı tekrar gündeme geldi ve Saddam’ın yargılandığı konular arasına girdi. Katliamın birinci derece sorumlusu olarak bilinen Diktatör Saddam Hüseyin, rejimi ile birlikte yıkıldı ve yargılandı. Ama halen yarası sarılamadı Halepçe'nin.  
·          Saddam Hüseyin, Halepçe katliamı'nda Kürtlere karşı soykırım yaptığı suçlamasıyla da yargılanırken, başka bir katliam suçundan Duceyil Katliamı’nda, insanlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm edildi ve asılarak idamına karar verildi. (5 Kasım 2006)
·        Irak-İran savaşı sırasında gerçekleştirilen saldırının emrini vererek, ABD'nin verdiği kimyasal silahlarla katliama imza atan ve "Kimyasal Ali" olarak bilinen Irak Ordusu'nun Kuzey Cephesi Komutanı ve Saddam’ın yeğeni olan  Ali Hasan El Mecid, 2010 yılında Irak'ın ABD tarafından işgalinin ardından kurulan hükümet tarafından, bu kez Halepçe’deki kimyasal gaz saldırısı nedeniyle insanlığa karşı suç işlemekten idama mahkum edildi.
Her ne kadar bu Halepçelilerin yüreğini bir nebze olsun rahatlatsa da onları en çok sevindiren uluslararası arenada Enfal Operasyonları’nın “soykırım” olarak tanınmaya başlaması oldu.
İsveç ve Norveç’in ardından mart ayı başında İngiltere parlamentosu da Halepçe’nin de içerisinde bulunduğu ‘Enfal Operasyonlarını’ soykırım olarak tanıdı. Konuyu parlamento gündemine getiren 28 bin kişinin imzaladığı dilekçe kampanyasını başlatan İngiltere parlamentosundaki ‘Kürt Dostu Parlamenterler Grubu’ndan Gary Kent, Milliyet’e yaptığı açıklamada, İngiltere’nin 182 bin sivilin öldüğü katliamı “soykırım” olarak tanıması ile birlikte “Dünyanın Kürtlerin başına gelenleri daha iyi anlayacağı”nı söyledi.
 İngiltere’nin bu tanımasının Birleşmiş Milletler gibi uluslararası oluşumların da aynısını yapması yönünde yolunu açacağı ifade edildi.  

·        Irak Yüksek Ceza Mahkemesi'nin kararı 

1 Mart 2010'da Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Halepçe Katliamını soykırım olarak tanıdı. Kürt  Bölgesel Yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandı.
·        Büyük bir insanlık trajedisi olarak nitelendirilen saldırının etkileri sonucunda günümüze kadar yaklaşık 45 bin kişinin öldüğü, 60 binden fazla kişinin de sakat kaldığı tahmin ediliyor.

·        Pelletier iddiası 

2004'te CIA'nın eski Ortadoğu'dan sorumlu yüksek araştırmacısı ve 1988-2000 arasında Amerika Kara Harp Okulu öğretim üyesi görevinde bulunmuş olan Prof. Stephen Pelletier tarafından hazırlanan ve söz konusu zehirli silahların İran'a ait olduğunu gösteren rapor açıklandı.

·        Japon heyetinin ziyareti 

Mart 2007'de Halepçe'yi ziyaret eden bir Japon heyeti Hiroşima'ya yapılan atom bombası saldırısı'ndan hasar gören Aogiri (İmparatoriçe Pavlonyası) fidesi hediye etti.
·        Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Fuat Baban, 7 Aralık 2002 tarihli 'The Sydney Morning Herald' gazetesinde yayımlanan 'Experiment in Evil' başlıklı makalesinde, Halepçe'de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagazaki'nin 4-5 katı olduğunu iddia etti. Amerika ise bu iddiayı suistimal ederek Zayıflatılmış Uranyum mermilerini kullanmasını meşrulaştırmaya çalıştı.
ABD'nin Irak işgalinin baş sorumlularından dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Irak-İran Savaşı sırasında Irak'a giderek Saddam Hüseyin'in elini sıkarken görülüyor. Halepçe Katliamı'nda, bugün unutturulmak istense de, ABD'nin büyük bir payı bulunuyordu. ABD, İran'a karşı Irak'ı kışkırtıp desteklemiş, Halepçe'deki katliama da göz yummuştu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder